Pazarlamayı anlayabilmek için dünyadaki iktisadi ve sosyal dengelere bakmamız gerekmektedir. Dünya ekonomisi son yirmi yılda dengelerin değişimiyle liberalleşmeyle birlikte kapitalist düzene geçmiştir. Bu düzenle birlikte yeni ürün ve hizmetler doğdu. Yeni ürün ve hizmetlerin doğmasıyla birlikte rekabet başladı. Bu rekabetlerle birlikte insanlara sunulan ürünler benzerlik gösterdi. Netice itibariyle pazarlamaya ihtiyaç duyuldu ki ürün ve hizmetlerin iletişimi ve satışı yapılsın.
İşe birazda ekonomi mantığında şirketler örneğiyle bakarsak, durumu daha rahat anlarız. İşletmeler için önemli olan da bir ürünü bir hizmeti yaratmak ve üretmek değildir, önemli olan bu ürün ve hizmetleri en karlı, en verimli ve en etkin şekilde doğru mecraları kullanarak ihtiyacı olan tüketicilerin ihtiyaçlarını tatmin etmektir. Bu da pazarlamayla mümkündür. Tüketiciler pazarlama sayesinde ihtiyaçlarına cevap ararlar. Amaç tüketime özendirerek bilinirlik sağlamaktır ve bunu yaparken de reklam, tüketiciyi belirli bir kuruluş lehine çevirerek, o kuruluş hakkında tüketicinin tutum ve davranışlarını vaatlerle değiştirir. Dünya nüfusunun artmasıyla, ülkelerin gelişimiyle, siyasi ve ekonomik dengelerin yer değişimiyle birlikte sürekli olarak yeni kurum ve kuruluşlar meydana gelecektir. Bunlara takiben yeni ürün ve hizmetler oluşacaktır. Teknoloji gelişecek ve hatta yeni mecralar meydana gelecektir. Yeni markalar doğacaktır rekabet artacaktır ve hatta şekil değiştirecektir. Netice itibariyle tüketimin artmasıyla pazarlamaya olan ihtiyaç da doğru orantılı olarak artacaktır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder